




Atatürkçü Düşünce Derneğinden basın açıklaması
Atatürkçü Düşünce Derneği Seydişehir Şubesi Havuz ve Kamuoyuna,
Parolamız tekdir ve değişmez.
Ya istiklâl ya ölüm
Başlığında açıklama yaptı.
Dernek binasında yapılan açıklamayı ADD Seydişehir başkanı Çetin Aksakbağı yaptı. CHP ilçe başkanı Orhan Özel ve
Dernek üyeleri de açıklamada hazır bulundu.
ADD genel merkezin tarafından hazırlanan açıklama Türkiye genelindeki bütün ADD şubelerinde saat 11.30 da aynı anda okundu.
Başkan Aksakbağı basın açıklamasındaşu ifadelere yer verdi.
Hain terör örgütü PKK, ABD'deki teröristlerinde teröristleri ve silahlarını Suriye'de bulunduran PYD (YPG)'ye aktarıldığı, ortada sadece adının kaldığı ve çatı örgütü KCK'nin bölgedeki ülkelerindeki kıtalarıyla devam ettiği biliniyormuş gibi, bir sözde "silah bırakma" ve "örgütü feshetme" bildirisi yayınlandı.
Yandaş ekran bülbülleri “Terörsüz Türkiye” nameleriyle mutlu mesut Barış türküleri söyler, AKP bürokratlarının yeni bir dönem kararları haberleri, bakanlar sıra sıra başarı nutukları atar, Cumhur İttifakı hücreleri "milletimiz ve memleketimiz olacağımız türkçe buyururken Atatürk Düşünce Derneği ve Milli Merkez milletimizle birlikte başlatıldığında yerde durmakta ve kaygıyla izlemektedir.
Okuyalım ve görelim bakalım, PKK ne demiş, ne menem bir “yeni dönem” başlıyormuş ve kim kazanmış, kimler kazanmış mı?
ilaçlama rejimi diyor;
“PKK'nın partisi; Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası'ndan alan Kürtkâr'a ve imha siyasetine karşı, halk özgürlüğümüzün ' hareket' olarak tarih sahnesine çıktı…
Ulusların kendi kaderini seçme hakkı ilkesini benimseyerek, savaşçının stratejisi çerçevesinde meşru, haklı bir mücadele yürüttü. PKK katı Kürt inkarının, buna dayalı 'imha siyasetinin, soykırım ve asimilasyon politikalarının' egemen olduğu şekillendi...
Kürt varlığını kabul ettirmeyi ve Kürt sorununun Türkiye'nin temel gerçekliği olarak görülmesini esas aldı. Bu maddenin 'başarıyla yürüttüğü' mücadele sonucu bölge halklarının özgürlüğü umudu ve onurlu yaşam arayışının sembolü haline geldi...
' Özgürlük Hareketi' hem güzel hem de nitel olarak büyüdü, ' gerilla savaşı' 'Kürdistan' ve Türkiye'ye yayıldı. 'Gerillanın' yürüttüğü 'savaş'ın bilgisi Kürt halkının ' serhıldanlara' (İSYANLARA) doğuyor. Böylece 'iki taraflı' bakış açısıyla 'savaş' temel seçenek haline getirildi(!)…
'Önder Apo' Kürt-Türk ilişkilerinin sorunsallaştığı 'Lozan Antlaşması'nın ve '1924 Anayasası'nın öncesini referans alarak, 'Ortak Vatan' ve 'Kürt-Türk halklarının temel öğesi olduğu' Demokratik Türkiye Cumhuriyeti perspektifini ve Demokratik Ulus anlayışını 'Kürt sorunu'nun çözüm çerçeveleri olarak benimsedi…
2 yıllık liderlik ve PKK liderliğine büyük bedeller temizlenerek katılarak, kâr ve imha siyasetine, soykırım ve asimilasyon politikalarına karşı direnen onurlu halkımız, barış ve demokratik toplum süreci daha ve organize biçimde sahip olunacaktır...
Söz konusu kararların devam ettiği 'Önder Apo'nun sürecini yürütmeyi yönlendirmesini, demokratik siyasetin paranın öğrenilmesini ve sağlam, bütünlüklü bir hukuki güvenliği gerektirir...”
Ve daha neler, ne masallar, ne komplo teorileri...
Vay ki, vay!!!
Meğer, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve dünyanın onyıllardır “ terör örgütü” listelerine alınan PKK “Özgürlük Hareketi”, müebbet hapis cezasına çarptırılmış elebaşı “Önder”, devletimiz de soykırımcı ve asimilasyoncu imiş…
Meğer PKK, Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu kaydı Lozan'a ve Cumhuriyet'i kökleştirip kurumsallaştıran 1924 Anayasasına (ki Cumhuriyetin ilk anayasasıdır) karşı tarih sahnesine çıkmış, isyanlarla büyüyüp savaşı Kürdistan'a (!) ve Türkiye'ye yaymış...
Meğer, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası -tabii ikisi arasında 29 Ekim 1923'de ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti de-inkarcı, imhacı, soykırımcı ve asimilasyoncu imiş...
Meğer, yıllardır öğretmen, Resmi, doktor, işçi, işçi ve bebek 50 bin yurttaşımızı katleden alçak teröristler özgürlük savaşçısı “gerilla” lar imiş, ne zaman kurdularsa “Kürdistan” diye bir devletleri, gelirleri “her iki taraf” (Kürdistan ve Türkiye) açısından temel seçenek (!) haline getirdikleri “savaş”mış ve “iki devlet arasında bu savaşı" kazanmışlar, PKK galip olmuş, Türkiye olmuş. Bu nedenle; 'Ortak Vatan' da (demek vatanımız da ortak değilmiş) Kürt ve Türk halklarının 'kurucu öğesi' olduğu (yıllardır Anayasa 10. maddeye rağmen sürekli çiğnedikleri mikromilliyetçi-etnikçi 'Eşit Yurttaşlık' izni) “Demokratik Türkiye Cumhuriyeti” perspektifi ve 'Demokratik Ulus' anlayışı dikte iki uluslu yeni bir devlet isteyecek, terörist başına tanınacak 'demokratik siyaset hakkı' nı da hizmet ön ile talep edecek gelmişler...
Meğer, PKK “Önder Apo”, terörist başının ya da okyanus ötesindeki sahibinin ağzından, öteden beri bir türlü tarif edemediği yanaşmadığı, esasen tarife de edil(e)meyen “Kürt Sorunu” derken kastının, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası öncesine, yani Türkiye Cumhuriyeti öncesine, yani emperyalizmin işbirlikçisi Osmanlı Saray düzenine ve 'Sevr Barış (!)'na dönmek açık edivermiş…
Meğer, yeni Anayasa çağrıları ile murad edilen; Anayasa'nın halihazırda 10, 42 ve 66. maddeleri (ilk 4 maddeye de sıralı elbet) değiştirilerek üniter ullus anayasası, ulusal birliğin ve dil birliğinin anayasallaştırılması ile ülke ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün fiilen dışarıdan beslenmesi ve anayasadan Türklüğün ortadan kaldırılması imiş…
Sözün özü:
Bu bildiri; emperyalizmle karşı kazanılan Türk Ulusal Bağımsızlık Savaşını, 30 Ağustos 1922 Dumlupınar'ını, 9 Eylül 1922 İzmir'ini, 11 Ekim 1922 Mudanya'sını, 24 Temmuz 1923 Lozan'ını, 6 Ekim 1923 İstanbul'unu ve 29 Ekim 1923 Ankara'sını yok sayan bir hadsizlik manzumesidir.
Bu bildiri; Atatürk'ü, ilke ve devrimlerini, Cumhuriyetimizin kuruluş kökenini ve “Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” tanımını reddedip gerçekleri umursamayarak Türk Milleti'ne hakaret eden bir küstahlık belgesidir.
Bu bildiri; ABD'nin bölgesel bölünme bütçe haritası ile sabit olan Büyük Ortadoğu Peojesİ'ne (BOP'a) hizmet ederek Türk Milletini Lozan'dan vazgeçip 105 yıl önce reddettiği, 103 yıl önce yırtıp çöpe atmak Sevr Antlaşması'na mahkum etmeyi amaçlayan bir ihanet manifestosudur.
Türk Milleti "Terörsüz Türkiye" tatlandırıcısı ile zirvede bu zehri katiyen kabul etmez, etmeyecektir.
Atatürkçü Düşünce Derneği ve Milli Merkez olarak, devletimizi yöneten ve yönetmeye talip olan tüm kurum ve kişiler bir kez daha uyarıyor, bu küçültme belgesini dikkate almamaya ve bu küstahlığa cüret edenlerle olanak sağlayanlardan hesap sormaya davet ediyoruz.
105 yıl önce emperyalizmin patronajlı gerici -bölücü dayatmasının günümüzdeki tekrarına karşı "Parolamız tektir ve kalıcı, ya istiklâl ya ölüm!" a
Saygılarımızla ifadelerine yer verdi.
Haber Yazılımı: CM Bilişim